Af taleplerinin gerekçelerini anlattı

MHP lideri Bahçeli, af teklifinin gerekçelerini, "İç barış ve huzur ortamına katkı sağlamak, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişte sosyal, ekonomik ve toplumsal kucaklaşmayı bir nebze de olsa sağlamlaştırmak, FETÖ’cü hakim ve savcıların adalet ve hukuka vermiş olduğu tahribatları gidermek” olarak anlattı.

Af taleplerinin gerekçelerini anlattı

MHP lideri Bahçeli, af teklifinin gerekçelerini, "İç barış ve huzur ortamına katkı sağlamak, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişte sosyal, ekonomik ve toplumsal kucaklaşmayı bir nebze de olsa sağlamlaştırmak, FETÖ’cü hakim ve savcıların adalet ve hukuka vermiş olduğu tahribatları gidermek” olarak anlattı.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin yerel seçimlere yönelik stratejisini belirlemek amacıyla Kızılcahamam’da gerçekleştirilen kampın kapanışında basın toplantısı düzenledi. Bahçeli, toplantıda siyasetin ilgi sahasına giren konuların teferruatla değerlendirildiğini, gayet verimli geçtiğini, başarılı ve ümit verici olduğunu ifade etti. Bahçeli, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin muhtevası, yol haritası, ilke ve esasları, 31 Mart 2019’da yapılacak Mahalli İdareler Seçimleri’yle ilgili projeksiyon ve programlanmış stratejik hazırlıklar, Türk dış politikasının tarihsel seyri ve ana gündemi, Yeni Ekonomik Program’ın özellikleri ve ekonomideki son gelişmeler, Bazı Suçlarla İlgili Ceza Sürelerinden Şartlı İndirim ile Tutuklu ve Hükümlülerin Salıverilmesine İlişkin Kanun Teklifi’nin kapsamı gibi konuların analiz edilerek ayrıntılarıyla milletvekillerine, MYK ve MDK üyelerine aktarıldığını belirtti. Parti olarak ülkenin sorunlarına kayıtsız kalmadıklarını aktaran Bahçeli, "24 Haziran Cumhurbaşkanı ve Milletvekili Genel Seçimleri’nin ardından Türkiye’yi sıkıştırmayı, taviz koparmayı, siyaset ve ekonominin mukavemetini kırmayı amaçlayan meşum ve muhasım odaklar malum faaliyetlerini yoğunlaştırdılar. Yeni hükümet sistemini kaldıramayan iç ve dış çevreler krize oynadı. Milli iradeyi geçemeyen, Türkiye’ye diz çöktüremeyen sözde dost ve müttefik ülkeler açıktan Türkiye’ye tavır aldılar. Kuzu postuna bürünmüş canavarlar, demokrasi boyası sürünmüş despot ruhlular Türk ve Türkiye düşmanlığında soluk almadan mesafe kaydedip mevziye girdiler" diye konuştu.

"EKONOMİDE BAHAR HAVASI ÇOK UZAK DEĞİL"

Yeni hükümet sistemini kaldıramayan iç ve dış çevrelerin Türkiye’ye yönelik krize oynadığını dile getiren Bahçeli, milli iradeyi geçemeyen, Türkiye’ye diz çöktüremeyen sözde dost ve müttefik ülkelerin açıktan Türkiye’ye tavır aldığını belirterek, "Kuzu postuna bürünmüş canavarlar, demokrasi boyası sürünmüş despot ruhlular Türk ve Türkiye düşmanlığında soluk almadan mesafe kaydedip mevziye girdiler. Döviz kurları üzerinde baskı kurdular. Ekonomik yıkım için tetikçilerine talimat yağdırdılar. Sandıktan umudunu kesen yerli ve yabancı işbirlikçiler husumet şemsiyesi altında toplandılar. Döviz suikastçıları, sermaye baronları, siyaset çeteleri, küresel çıkar grupları, para spekülatörleri emir-komuta zinciri içinde harekete edip Türkiye’ye ekonomik savaş açtılar. Döviz fiyatını yükseltip, bu yolla makroekonomik çehreyi yakmak ve yaralamak için her çirkin yola, her çukur yordama tevessül ettiler. Doğruya doğru, Türkiye bir krize değil, ekonomik mahiyetli Haçlı akınına maruz kaldı. Yaşananlar her açıdan ibret verici, her bakımdan infial edicidir. Son iki aydır Türkiye’nin üzerinde her türlü numarayı çevirdiler. ABD Başkanı, Twitter mesajlarıyla ekonomik saldırıların bayraktarlığını yaptı, damla damla bardağı taşırdı, sabırları aşındırdı. Dövizdeki oynamalar öyle kritik noktalara geldi ki, Türkiye’nin önü perdelendi, ekonomik manzara isyan ettirici şekilde sislendi. Türkiye ekonomisini altüst etmek için kurulmuş tezgah milli dayanışma ruhuyla hamdolsun bozuldu, hükümetin zamanında müdahaleleriyle toz bulutu dağıtıldı. Döviz fiyatındaki kontrolsüz artışlar frenlendi. Yangın sönmese de şimdilik küllendi. Tehdit geçmese de tedbirlerle kilitlendi, mütecaviz tahrik engellendi. Merkez Bankası ve Para Politikası Kurulu gecikmeyle de olsa devreye girerek kararlarındaki bağımsızlık vasfını gösterdiler. Ne var ki faiz ve enflasyondaki tırmanışlar milletimizi hem rahatsız etmiş, hem de zora sokmuştur. Hayat pahalılığı artmış, ücret-maaş ve gelirler erimiş; özellikle stokçuluk yapan, fırsatçılığa heveslenen, fahiş zamlara onay veren ahlaksızlar haksız ve hayasız kazanç peşine düşmüşlerdir. Türkiye ekonomik türbülansta şiddetle sallanırken nemalanmaya, bundan istifadeye çalışan mayası ve meşrebi bozuklar mutlaka afişe edilmeli, yaptıklarının bedeli ödettirilmelidir. Kan emen vampirlerle haksız kar yapan vandallar bize göre aynıdır. Merakımız odur ki, döviz artarken fiyat etiketlerini kahredici şekilde yükseltenler, döviz inerken aynı irade ve ihtimamı gösterecekler midir? Varlıkta var olup yoklukta araziye uyanlarla, dahası refah ve riski eşit şekilde paylaşmayı bilmeyenlerle hangi istikbali paylaşacağız? Vicdan yerine cüzdanını düşünenler hangi tedrisat çemberinden geçerek bugünlere gelmişlerdir? Şüphe yok ki, fırtınanın şiddeti ne kadar kuvvetli olursa olsun dayanacağız, bedenlerimizle, imanımızla duvar çekeceğiz. Türkiye küresel mahfillerde kurgusu yapılan, eşgüdüm halinde kumandası icra edilen ekonomik sabotajın pek tabiidir ki üstesinden gelecek, yaralarını saracaktır. Türk milleti özlediği ve hak ettiği refaha muhakkak ulaşacaktır. Bunun başka seçeneği yoktur. Ancak kurt kışı geçirir geçirmesine de, yediği ayazı asla unutmaz, unutmayacaktır. Gerek Yeni Ekonomik Program, gerekse de hükümetin aldığı diğer önlemler kalıcı, kararlı ve kapsayıcı şekilde uygulandığı müddetçe iyileşme ve beklenen bahar havası çok uzak olmayacaktır. Nitekim olması gereken de budur. Ekonomideki yaprak dökümünden memnuniyet duymak, krize bel bağlamak hem insani hem de insaflı bir hal değildir. Aynı gemide olduğumuzu defalarca ifade ettim. Aynı siperde olduğumuzu pek çok defa dile getirdim. Türkiye’nin felaketinden siyasi rant ummak, el ovuşturmak, sevinç taklaları atmak su katılmamış alçaklıktır. Milletimiz işsiz ve yoksul kalırken; faiz, enflasyon ve kur ateş saçarken hükümet yıpranır mı yıpranmaz mı, böyle gider mi gitmez mi tartışmalarına kilitlenmek, siyasi parsa toplama gayesine kapılmak gayri milliktir, Trump’ın emellerinden farksızdır" şeklinde konuştu.

"BİZ TOP ÇEVİRMEYİZ"

Bahçeli, MHP’in CHP gibi bir parti olmadığının altını çizerek, "Biz diğer candaş, yoldaş ve kandaş yedeklerine benzeyemeyiz. Biz varlığını ve vazgeçilmez değerlerini Türk milletinde bulan Türk milliyetçileriyiz. Türkiye kaybederse hepimizin kaybedeceğini bilir, buna inanırız. Ülke batarsa bundan hiç kimsenin kazançlı çıkmayacağını görür ve söyleriz. Sabilerimizin, kundaktaki yavrularımızın, emzikli bebeklerimizin, mazlum ve mağdur Anadolu insanının çilesi üzerine siyaset hileleri kurmaz, kuramaz, böylesi bir alçalmışlıktan menfaat bekleyemeyiz. Halas ve hayatımızın merkezinde bir ve beraber olmak vardır ve bu şuur yaşatılmalıdır. Eleştirilecek konular varsa elbette hükümeti eleştiririz. Lafımızı çekmeyiz, top çevirmeyiz, taşı gediğine koymakta gecikmeyiz. Terörle sonuç alamayanlar, gezi provokasyonunda istediklerini bulamayanlar, darbe teşebbüsleriyle altın vuruşu yapamayanlar, ellerindeki son koz olan ekonomik silahlarla etrafımızı habis ur gibi sarmışladır" dedi.

"TBMM’NİN YENİ YASAMA YILI BAŞLIYOR"

TBMM’nin 27. Dönem 2. yasama yılının yarın başlayacağını anımsatan Bahçeli, "Yeni yasama yılı Türkiye’nin birikmiş sorunlarına neşter vurulacak bir zamana sahne olacaktır" dedi. Bahçeli, önümüzdeki süreçte bölgesel hadise ve ilişki ağlarının sıklet ve ilerleyişi, Irak ve Suriye’nin kuzeyini havi gelişmelerin seyir ve istikameti, Fırat’ın doğusu ve batısındaki arayışların seviye ve ihtirası, yeni hükümet sisteminin kökleşmesindeki çabaların sebat ve insicamı, FETÖ ve PKK başta olmak üzere sınır içi ve sınır ötesinde yuvalanan terör örgütleriyle mücadelenin sabır ve ifası, uluslararası ilişkilerin dengeye gelmesindeki çalışmaların seciye ve ivmesi, ekonomideki normalleşme, denge-disiplin-değişim hedeflerinin selaset ve iradesi, 24 Eylül Pazartesi günü TBMM’ye sundukları 162 bin 989 hükümlü ve tutukluyu ilgilendiren şartlı ceza indirimi kanun teklifinin selamet ve istikbali ve nihai olarak 31 Mart 2019’da yapılacak Mahalli İdareler Seçimleri’nin seçiş ve ihatasının bundan sonraki politikaların belirleyici mihenk taşı olacağını söyledi. Birleşmiş Milletler Toplantısı’nın küresel kopuşun, ülkeler arasındaki barikat ve uçurumun deşifre edilmesi bakımından dikkat çekici bir vasat olduğunu da dile getiren Bahçeli, Birleşmiş Milletler Toplantısı’yla birlikte Erdoğan’ın Almanya seyahatinin sonuçlarının başka bir toplantıda enine boyuna değerlendirileceğini kaydetti.

AF TEKLİFİ

Bahçeli, uzun ve titiz bir hazırlık safhasından emek emek geçerek olgunlaştırılan şartlı ceza indirimi kanun teklifinin TBMM’ye sunulduğunu anımsatarak, eksiğiyle, fazlasıyla teklifin bizzat MHP’ye ait olduğunu vurguladı. 12 Mayıs’ta yaptığı çağrının kanun teklifi aşamasına geçtiğini dile getiren Bahçeli, "Dürüstüz, tutarlıyız, verdiğimiz sözleri çok şükür sonuna kadar tutacağız. Seçim beyannamemizde takdim ve tanımı yapılan her vaadimizin isabetle gerçekleşmesi için elimizden gelen her çabayı göstereceğiz. Kararlıyız, başaracağız. Bize duyulan güveni, bağlanan ümitleri heba etmeyeceğiz. Halihazırda cezaevlerinde 253 bin 535 kişi bulunmaktadır. Üstelik cezaevlerinin fiziki yetersizlikleri, kapasitelerinin aşınma ve aşılması pek çok sorunu da beraberinde getirmektedir. Türkiye tutuklu ve hükümlü sayısı itibariyle Avrupa’nın ilk sırasında, dünyanın yedinci ülkesi durumundadır. Bu tablo hepimiz adına vahimdir, kaygı vericidir. Suç ve suçlu her toplumda, her devlette vardır ve olacaktır. Tarihin hiçbir döneminde suç ve suçlu tam olarak sıfırlanamamıştır. Önemli olan bir suçlunun işlediği suçtan dolayı ıslah olması, rehabilite edilmesi, pişmanlık duyması, cezasını çektikten sonra toplumla buluşup bütünleşmesidir. Cezaevlerinde bulunan tutuklu ve mahkumlar insandır. Onların da en temel insan haklarından istifadeleri şarttır. Herkesin özgür yaşama hakkı vardır. Bu temel bir ilkedir. Ancak bazı suçlar vardır ki, af veya ceza indirimi olması halinde adalet müessesi deprem geçirecek, sosyal neticeleri ağır olacak, gelecek kuşaklara da ihanet sayılacaktır. Bunlardan birisi terör suçlarıdır. Bir diğeri çocuk ve kadın katliamcıları, cinsel istismarcı canilerdir. Bir başkası da kasten insan öldüren, bunu da hiç vicdanı sızlamadan yapan katillerdir. Şu anda cezaevlerinde hükümlü ve tutuklu itibariyle 45 bin 706 terör suçlusu, 28 bin 274 adam öldürme ve öldürmeye teşebbüs suçu işleyen, 16 bin 566 cinsel saldırı suçuna karışmış şahıs bulunmaktadır. Bunlar bizim hedef kitlemizin dışındadır. Biz bir defalığına infaz sürelerinde şartlı olarak beş yıllık ceza indirimi öneriyoruz. Bu önerimizin dayandığı asıl amil ve esaslar; iç barış ve huzur ortamına katkı sağlamak, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçişte sosyal, ekonomik ve toplumsal kucaklaşmayı bir nebze de olsa sağlamlaştırmak, cezaevlerinde insani olmayan birikme ve yığılmaları sadeleştirmek, FETÖ’cü hakim ve savcıların adalet ve hukuka vermiş olduğu tahribatları gidermek, kader mahkumu diye tarif ettiğimiz tutuklu ve mahkumları şartlı da olsa sağduyuyla sahiplenmektir. Teklifimiz ne genel ne de özel aftır. Türk Ceza Kanunu’nun 65. maddesini dillendirenler havanda su dövenlerdir. Maksatlı ve yanlı değerlendirmeler yapanlar insanlık vicdanını yok sayanlardır. "Rahşan affı tekerrür ediyor", "Çakıcı affı geliyor", "Nitelikli çoğunluk gerekir, Anayasa Mahkemesi kanunun niteliğine bakar, eşitlik ilkesi doğrultusunda kapsamını emsal kararlarda olduğu üzere genişletir" diyenler, acele ve ezbere konuşanlardır. Biz teklifimizin her yönüyle tartışılmasını istiyoruz. Tartıştıkça daha makul ve müstesna neticelere ulaşacağımızı düşünüyoruz" dedi.

"MUHATAP CEZAEVLERİNDEKİ 162 BİN 989 KİŞİ"

Şartlı ceza indirimi teklifinin kapsamında terör suçundan hüküm giyenler, kadın, çocuk ve insan kasapları, tecavüz ve istismar suçlularının yer almadığını kaydeden Bahçeli, bunların haricinde şartlı ceza indirimi teklifinin muhatabının cezaevlerindeki 162 bin 989 kişi olduğunu söyledi. Bahçeli, "Diyorlar ki uyuşturucu tacirleri de kapsam içinde. Diyorlar ki, çete ve organize suç örgütlerine de ceza indirimi getiriliyor. Bir defa, uyuşturucu konusunda hiç kimse bize ayar veremez, söz söyleyemez. Milliyetçi Hareket Partisi zehir tacirleriyle, uyuşturucu baronlarıyla kıyasıya mücadeleyi öneren, kıran kırana uğraşmayı öngören, bunun için her faaliyet ve girişimde bulunan ahlaki bir zihniyete, milli bir zekaya haizdir. Karanlıktan aydınlığı taşlamaya lüzum yoktur. Kalemlerini silah gibi kullanan zavallılar, teröristlerin affı için düne kadar kuyruğa girmişken, bugün bizi tenkide kalkışmaları münafıklık alametidir. Bize parmak sallanması, aha açığa düştünüz, aha zora girdiniz, teklifiniz patladı, çelişkiye düştünüz ima ve ilanı yapanlar ya utanmalarını aldırmış gerzeklerdir ya da her şeyi saptırmaktan zevk duyan nöbetçi provokatörlerdir. Cezaevlerinde uyuşturucu suçundan dolayı 36 bin 212 hükümlü, 14 bin 174 tutuklu olmak üzere toplam 50 bin 386 kişi bulunmaktadır. Bunların çoğu kullanılan, tutsak düşürülmüş, muhtaçlıkları sömürülmüş, vicdanı rehnedilmiş, aklı kiralanmış kişilerdir. Aralarında hakikaten de kader kurbanı olan varsa, nedamet duyan bulunuyorsa, ıslah ve terbiye hali gösterenler çıkmışsa, bunları teklifimizin kapsam dışına alınması ne kadar meşru ve insani olacaktır? Ne yapalım, bunların hepsini kamyon kasalarına doldurup uçurumdan aşağıya mı yuvarlayalım? Bu insanları topluma kazandırmak için inisiyatif üstlenmeyelim mi? Kanayan yarayı görmezden, duymazdan mı gelelim? Sorarım, uyuşturucu baronlarına ses çıkaramayanların, hasbelkader tuzağa düşmüş, nefsine yenilmiş, mağduriyetten yanlış yollara tevessül etmiş kişilere güç gösterisi yapması ne kadar vicdani ve insanidir? Baklava çalan çocuğa diklenen, sıra yurt dışına kaçan baklavacı FETÖ’cülere geldiğinde sessiz kalanlar bize ne anlatıyor, neyi işaret ediyor? Uyuşturucuyu değil, uyuşmuş ve uyanmasını dilediğimiz insanlık haysiyetini savunuyoruz. Bu ayrımı yapamayanlar gaflet çukurunda çırpınan madrabazlardır. Eğer bu kategoride bulunanlar şartlı ceza indiriminden yararlanıp dışarı çıkarlarsa, buna karşılık eğer bir kez daha aynı hataya düşerlerse yeniden cezaevine girmeleri de mukadderdir. Katalog suçlarla ilgili hatırlatmaya ihtiyacımız yoktur. Teklifimiz konuşulsun, TBMM’de müzakere edilsin. Üzerinde uzlaşma sağlanan suçlarla ilgili gereği yapılsın, toplumsal rahatlama sağlansın. Elbette şartlı ceza indirimi teklifimizin sosyal boyutlarını düşünüyoruz. Elbette suça eğilimli insanlardaki psikolojik etkilerini hesaba katıyoruz. Elbette mağdurların üzerinde yaratacağı olası tramvaları değerlendiriyoruz. Konuya hem kalben hem de aklen yaklaşıyoruz" şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konudaki görüşünü anımsatan Bahçeli, "Cumhurbaşkanı, ‘kişilere karşı işlenen suçlarda devletin af yetkisi yoktur’ diyor. Devlet, ‘ancak kendisine karşı işlenen suçları affeder’ görüşünü seslendiriyor. Bu yaklaşıma saygı duyuyoruz ama tartışmalı olduğunu, hukuken temeli olmadığını da biliyoruz. Cezaevleri pimi çekilmiş bomba gibidir" dedi.

YEREL SEÇİMLERDE "CUMHUR İTTİFAKI"

Mahalli İdareler Seçimleri’ne yaklaşık altı aylık bir süre kaldığını hatırlatan Bahçeli, çalışmalara hızlı şekilde devam etiklerini belirterek, belediye başkan adaylarını bir bir tespit ve ilan ettiklerini kaydetti. MHP’nin 31 Mart 2019’da yapılacak Mahalli İdareler Seçimleri’ne derin anlamlar yüklediğini ifade eden Bahçeli, "31 Mart’a kazanç-kayıp prizmasından bakamayız, bakmıyoruz. Günlük siyasi dürtülerin ölçeğinden yaklaşmıyoruz. Türkiye’nin çıkarları, bekası ve tarihi haklarını dikkate alıyoruz. Samimiyiz, safiyene duygular taşıyoruz, Cumhur İttifakı’nın müessir ve muharrik olmasını ümit ediyoruz. Bizim derdimiz Türkiye’dir, Türk milletidir, Cumhur İttifakı’nın tıpkı Kuvay-ı Milliye ruhunda olduğu gibi diri ve dik duruşunu devam ettirmesidir. Cumhur İttifakı’nın bir kez daha icra etmesini mühim görüyoruz" diye konuştu.

Bahçeli, yerel seçimlerde İstanbul’dan aday çıkarmayacaklarını tekrar ederek, diğer bölgelerden adaylarını belirlemeye devam ettiklerini kaydetti.

(İHA)

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER
timbir - birlik haber ajansi