"Bunun adı neokolonyalizm"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Batılı ülkelerin Afrika’da sömürü düzenini sürdürmeye çalıştığını vurgulayarak, "Bunun adı neokolonyalizmdir. Bu klasik sömürgecilik düzeninin modern dönemdeki uygulamasından başka bir şey değildir" dedi.

"Bunun adı neokolonyalizm"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Batılı ülkelerin Afrika’da sömürü düzenini sürdürmeye çalıştığını vurgulayarak, "Bunun adı neokolonyalizmdir. Bu klasik sömürgecilik düzeninin modern dönemdeki uygulamasından başka bir şey değildir" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde düzenlenen Türkiye-Afrika Ekonomi ve İş Forumu’na katıldı. Forumda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’nin Afrika kıtası ile işbirliğine büyük önem verdiğini vurgulayarak, "Özellikle 2005 yılını başbakanlığım döneminde Afrika yılı olarak ilan etmiştik. O günden bugüne tempo artarak devam ediyor. Göreve geldiğimizde Afrika’da 12 büyükelçiliğimiz varken, bugün 41 büyükelçiliğimiz var. Kazan kazan ve eşit ortaklık temelinde karşılıklı saygıya dayalı ilişkilerimizi ilerletmeyi arzu ediyoruz. Bu anlayışla göreve geldiğimiz günden beri hiçbir ayrım yapmadan Afrika kıtasının tamamıyla işbirliğimizi güçlendirmenin gayretindeyiz. Afrika açılım politikamızı başlattığımız 2003 yılından bu yana gösterdiğimiz çabaların meyvelerini topladık. Sadece Cumhurbaşkanlığım dönemimde 21 farklı Afrika ülkesini ziyaret ettim. İş adamları ve yatırımcılarımızın da heyetlerimizde yer almasına önem verdim. Aynı dönemde 16 Afrika ülkesinden devlet ve hükümet başkanının misafir ettik. Türkiye-Afrika ortaklık zirveleri düzenledik" diye konuştu.

Türkiye’nin Afrika’daki yatırımlarının arttığına dikkat çeken Erdoğan, "Ülkemizin Afrika’ya doğrudan yatırımları 6.2 milyar doları geçti. Müteahhitlerimizin 65 milyar dolar değerine bin 150 proje üstlenmiş durumda. Türk Eximbank projeler için kredi desteği sağlıyor. Şimdiye kadar 46 Afrika ülkesi ile ticaret ve ekonomi işbirliği anlaşması imzaladık. 28 ülke ile yatırımların karşılıklı teşviki anlaşması, 5 ülke ile serbest ticaret anlaşması, 12 ülke ile çifte vergilendirmenin önlenmesi anlaşması imzaladık. Bu anlaşmaların büyük kısmı yürürlüğe girdi. Ayrıca DEİK bünyesinde 43 Afrika ülkesi ile iş konseyi tesis edildi. Kıta ile ticaretimizi 3.7 milyar dolar seviyesinden 2017 yılından 20.6 milyar dolara yükseldi. Sahra altı Afrika ülkeleri ile ticaret hacmimiz 7.1 milyar dolara ulaştı. Kıtada kapasite geliştirerek gerekli altyapıyı inşa ederek ve istihdam üreterek özellikle gençlerin ve kadınların hayata ümitle bakabilmeleri için elimizden gelen desteği veriyoruz" şeklinde konuştu.

Afrika ülkelerinin İsrail yönetiminin Kudüs’e yönelik taciz ve saldırılara karşı sesiz kalmadığını hatırlatan Erdoğan, "Biz her fırsatta demokrasi ve insan hakları karnesi düzenleyenler, bizi en ufak hadiselerden dolayı acımasızca eleştirenler İsrail’in kameralar önünde işlediği cinayetlere sessiz kalırken, Afrika ülkeleri Filistin davasına sahip çıktılar. Afrika Birliği gibi platformlar kıta genelinde demokrasinin istikrarın, güvenliğin korunması hususunda ciddi çaba sarf ediyor. Pek çok ülke darbecileri bağrına basarken Afrika Birliği tavrını demokrasiden yana koydu. Aynı insani ve ahlaki tavrı göç meselinde sergiledi. Zengin batılı devletleri kapısındaki mültecileri ölüme mahkum ederken, imkanları yok denecek kadar kısıtlı pek çok Afrika ülkesi milyonlarca mülteciye ev sahipliği yapıyor" ifadelerini kullandı.

"FARKLILIKLAR, KİMİ ZAMAN ORTADAN KALDIRILMASI GEREKEN BİR TEHDİT GİBİ GÖRÜLÜYOR"

Dünyada sınırların anlamını yitirdiği yeni bir dönemin yaşandığını işaret eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Küreselleşmeyi, kültürel, sosyal ve bireysel olarak hayatımızın her alanında hissediyoruz. Küreselleşme beraberinde standartlaşmayı da getiriyor. Ancak küreselleşme olgusunu kimi Batılı ülkeler ve küresel şirketler tek tipleşme olarak algılıyor. Tek bir reçetenin, tek bir yönetim sisteminin, tek bir mutfağın, kıyafetin, güzellik anlayışının diğer ülkelere dayatıldığını görüyoruz. Yerel farklılıklar genellikle dikkate alınmıyor. Farklılıklar kimi zaman ortadan kaldırılması gereken bir tehdit gibi görülüyor. Örneğin ekonominizi büyütmek mi istiyorsunuz. Bu anlayışa göre tek çıkar yol egemenliğinizden taviz vererek alacağınız krediler ve onlara bağlı yönetim haritaları. Enflasyon yükünde kurtulmak istiyorsunuz. Yine bu zihniyete göre hazır reçeteler var. İstihdamı arttırmak, kendi imkanlarını hareket geçirmek isterseniz karşınıza belli kalıplar çıkıyor. Bu çevreler bilhassa savunma sanayii, ilaç, uzay teknolojisi ve bilişim gibi stratejik tüketim konularında üretici konuma geçmenizi istemezler. Ülkeniz yer altı kaynaklarınız işleyip satmanıza da iyi gözle bakmazlar. Afrika’nın altınları elmasları ne oldu. Bunları Batıdan kimler gelip bir yerlere taşıdı. Hep gelişlerinin sebebi bu zenginlikleri alıp ülkelerine taşımak değil miydi? Yıllar yılı bunu yaptılar. Hala bunun anlayışı içerisindeler. Enerji maliyetlerinizi düşürmek için nükleer santral gibi bir teknolojiye sahip olmanızı hiç arzu etmediler. Etmezler. Sosyal ve siyasal alanda ise tek tip bir insan hakları tanımına, özgürlük ve demokrasi anlayışına tabi olmanızı şart koşarlar. Adaletsizlikleri, zulümleri, güvenlik ve istikrarı sağlamakla mükellef yapıların işlevsizliklerini dile getirmenizden hiç hoşlanmazlar."

"BUNUN ADI NEOKOLONYALİZM"

Batılı ülkelerin yıllarca Afrika’da yaptığı katliamları ve sömürü düzenini hatırlatan Erdoğan, "Özellikle tarım alanları ve yer altı kaynaklarının kullanımı konusunda ciddi bir adaletsizlik söz konusu. Bunu birlikte gidermemiz lazım. Verelim el ele, atalım ortak adımları ve kazan kazan anlayışını ülkelerimizde hakim kılalım. Neyimiz var neyimiz yoksa bunu birlikte paylaşalım. Çoğu ülkede ekonomide sömürge döneminden kalan çarpıklıkların giderilmesine müsaade edilmemektedir. Bunun adı neokolonyalizmdir. Bu klasik sömürgecilik düzeninin modern dönemdeki uygulamasından başka bir şey değildir" dedi.

"BİR DÖNEM SİYASİ BAĞIMSIZLIK İÇİN VERDİĞİMİZ MÜCADELEYİ, ŞİMDİ EKONOMİK BAĞIMSIZLIK İÇİN VERİYORUZ"

Türkiye’nin bir dönem siyasi bağımsızlığı için verdiği mücadeleyi şimdi ekonomik bağımsızlığı için verdiğini söyleyen Erdoğan, "Savunma sanayiinde önemli başarılara imza attık. 15 yıl önce yüzde 80’leri bulan dışa bağımlılığımızı yarı yarıya indirdik. SİHA gibi pek çok modern silahı üretir hale geldik. Bir zamanlar stratejik ortaklarımızdan biz kalkıp da İHA istediğimiz zaman verdikleri cevap ‘kongre müsaade etmiyor’. SİHA istediğimiz zaman ‘kongre müsaade etmiyor’. Fakat kötü komşular bizi ev sahibi yaptı. Şimdi biz üretiyoruz. Enerjide aynı şekilde dışa bağımlılığımızı düşürmek için farklı kaynakları gündeme alıyoruz. Sadece üretip satmak yerine uzun vadeli ortaklıklara gitmeye çalışıyoruz" şeklinde konuştu.

"YERLİ PARA, MİLLİ PARA İLE GELİN ORTAK İŞ YAPALIM"

Türkiye’nin döviz kurunun getirdiği risklerden kurtulmak istediğini söyleyen Erdoğan, şunları söyledi:

"Artık tüm Afrikalı dostlarıma söylüyorum. Yerli para, milli para ile gelin ortak iş yapalım. Ülkelerimizi kur baskısından kurtaralım diyorum. Son haftalarda yaşadığımız spekülatif saldırılar sonrasında bu meseleyi öncelikli gündemimize aldık. Rusya, Çin, İran gibi ülkelerle bir süredir yürüttüğümüz müzakerelerde belli oranda mesafe kat ettik. Süreç içerisinde bu noktada çok daha önemli başarılar elde edeceğimize inanıyorum. Sadece ana ticaret ortaklarımızla değil Afrika dostlarımı dahil tüm ülkelerle milli paralar üzerinden ticareti geliştirmeye biz hazırız. Burada öncelikle sorun zihniyeti değiştirmektir. Burada mesele alternatif yolların mümkün olduğuna inanmaktır."

(Doğancan Cesur/İHA)

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER
timbir - birlik haber ajansi