Erdoğan’dan Sarkozy’e tokat gibi cevap

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Birkaç camianın katliamlarını Müslümanlara yamamaya çalışan faşistlerin anlayışı ile DEAŞ’lı teröristlerin insanlık dışı ideolojileri aynı madalyonun iki yüzü gibidir. Zahirde düşman olan bu iki grup aslında aynı amaca hizmet etmektedir” dedi.

Erdoğan’dan Sarkozy’e tokat gibi cevap

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Birkaç camianın katliamlarını Müslümanlara yamamaya çalışan faşistlerin anlayışı ile DEAŞ’lı teröristlerin insanlık dışı ideolojileri aynı madalyonun iki yüzü gibidir. Zahirde düşman olan bu iki grup aslında aynı amaca hizmet etmektedir” dedi.

Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen Vakıf Haftası ve 7 bölgeden 250 eserin açılış töreninde konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kur’an-ı Kerim’den bazı ayetlerin çıkartılmasını isteyen Fransa eski Cumhurbaşkanı Sarkozy’e sert cevap verdi. Erdoğan, “Zaten son zamanlarda sizler iyice dağıttınız. Camilerimize saldırıyorsunuz, kundaklıyorsunuz, ama biz ülkemizde bir kiliseye saldırmak, saldırana müsaade etmek, böyle bir şeyi ne yaptık, ne de yaptırdık. İşte aramızdaki fark bu. Sizin DEAŞ’tan hiçbir farkınız yok” diye konuştu,

Tek parti döneminde kültür varlıklarına ve eserlere yönelik yapılan uygulamaları da anlatan Erdoğan, “Arapça ezanı yobazlık emaresi olarak gören, bunun için de 18 yıl boyunca semalarımızdan eksik edenler camileri de ihtiyaç fazlası bahanesiyle satışa çıkartmışlardır. Bu satış furyasından maalesef okkası üç kuruşa Bulgaristan’a satılan Osmanlı arşivleri de nasibini almıştır” şeklinde konuştu.

“TEK PARTİ CHP’Sİ DÖNEMİNİN BU MESELEDE SABIKASI KABARIKTIR”

“Vakıf kurmak, eser inşa etmek, bunlar kadar yaşatmak gelecek, nesillere en güzel şekilde iletmekte önemlidir” açıklamasında bulunan Erdoğan, emanete sahip çıkmanın inancın bir gereği olduğunu söyledi.

Herkesin vakıf eserlerine ihtimam göstermesi, onları koruması gerektiğini söyleyen Erdoğan, “Bu konuda yakın zamana kadar çok iyi bir imtihan verilmediğin görüyoruz. Ülkemiz bir dönem vakıf eserlerinin korunması noktasında büyük ihmalkarlıklara, hatta ihanete varan aymazlıklara şahit olmuştur. Özellikle tek parti CHP’si döneminin bu meselede sabıkası kabarıktır. Türkiye’nin bu talihsiz yıllarında pek çok vakıf eseri talan edilmiş, gasp edilmiş, kaderi ile baş başa bırakılmıştır. Tarihi ile kültürü ile değerler ile kavgalı bu zihniyet ecdadın emanetine de ihanet etmiştir. Asırlara meydan okuyan yüzlerce cami satılmış, kiraya verilmiş ya da müze, depo, ahır olarak kullanılmıştır. Kimi yazarlar bu dönemde kapatılan cami sayısının kayıt altına alınandan çok daha fazla olduğunu ifade ediyorlar. Ecdat mirasına, bilhassa da vakıf eserlerine yönelik bu hınç kültürünün altında yatan temel sebep ise ideolojik bağnazlıktır. Bu bağnazlığın bir sonucu olarak tek parti döneminde binlerce yıla sari kültür hazinemiz bir gerilik numunesi olarak yaftalanmıştır. Aynı çevreler kıymetini bilemedikleri bu mirasın kati bir tasfiyeye tabi tutulması gerektiğine inanmışlardır. Arapça ezanı yobazlık emaresi olarak gören, bunun için de 18 yıl boyunca semalarımızdan eksik edenler camileri de ihtiyaç fazlası bahanesiyle satışa çıkartmışlardır. Bu satış furyasından maalesef okkası üç kuruşa Bulgaristan’a satılan Osmanlı arşivleri de nasibini almıştır. Çoğu birbirinden değerli arşiv belgelerinden oluşan sözüm ona hurda kağıtlar bugün Sofya kütüphanesinin en nadide, en muteber eserlerini oluşturuyor. Bu CHP zihniyeti bunu yapan. Bunlarda tarih, kendilerine yönelik sanat, kültür, bunları korumak söz konusu değil, kıymeti kendinden menkul bir çağdaşlık adına hurdaya çıkartılan o kağıtlar Osmanlı tarihine ışık tutan belgeler olarak şuanda baş tacı ediliyor. Ülkemizden talan edilmiş ecdat yadigarlarına Avrupa’nın bir çok ülkesinde rastlıyoruz. Ecdadın emaneti olan eserlerinin nasıl tarumar edildiğini gördükçe yüreğimiz parçalanıyor. Geçmişi ülkemizle mukayese kabul etmeyecek kadar kısa ülkelerin 50-100 senelik eserlerine gösterdikleri ihtimama şahit oldukça üzüntümüz bir kat daha artıyor. Yurt dışı seyahatlerimiz bize diğer hususlar yanında tek parti döneminin ülkemize verdiği zararların boyutlarını da gösteriyor. Tarihten intikam almayı, milleti zorla, baskıyla dönüştürmeyi hedefleyen bu anlayışın milli bünyemize verdiği tahribatı daha iyi idrak ediyoruz. Bu seyahatler vesilesiyle tek parti diktasının kültürde, eğitim-öğretimde, siyasette, sosyal ve beşeri alanlarda ne kadar büyük bir enkaz bıraktığını daha iyi görmüş oluyoruz. Dünyanın giderek kültürel bir çoraklaşmaya maruz kaldığı şu dönemde, ancak geçmişten gelen bir medeniyet birikimi ve geleceğe ilişkin bir medeniyet tasavvuru olan toplumlar özgürlüklerini koruyabilirler. Bunu başaramayanlar ise milyarları bulan insan toplulukları arasında kaybolup gideceklerdir. Biz hem kadim bir medeniyet birikimine sahip hem de güçlü medeniyet tasavvurumuzu kaybetmemiş bir milletiz. Elbette medyanın, iletişimin, internetin, popüler kültürün bünyemizde yol açtığı ağır hasarların farkındayız. Buna rağmen umutluyuz. Sahip olduğumuz hazine öylesine büyük ve hacimli ki tüm yağmalara, tahriplere rağmen bizi ayakta tutmaya gücü hala yetiyor” diye konuştu.

“YERLİ VE MİLLİ ANLAYIŞ HER KONUDA OLDUĞU GİBİ KÜLTÜR SANATTA DA İDEALİMİZ OLMALIDIR”

“Eğitim-öğretim sistemimizin müfredatını medeniyet, tarih ve kültür şuuru verecek şekilde oluşturmakta yaşamış olduğumuz sıkıntıdır” diyen Erdoğan, başka toplumların olmayan tarihlerinden efsaneler ürettiğini, çocuklarını da bunların etrafında topladığını, bizim var olan hazinelerimizi kullanamadığımızı belirtti. Erdoğan, “Yeni dönemde en büyük hedeflerimizden birisi çocuklarımıza işte böyle bir şuuru aşılayacak eğitim-öğretim sistemimizi hem içeriği hem de fiziki alt yapısıyla kurmaktır. Bu doğrultuda okullarımızın tefrişinden öğretmenlerimizin niteliğine kadar her hususta atmamız gereken çok adım bulunuyor. Kültür sanat politikalarımızı medeniyet tasavvurumuzun lokomotifi haline dönüştürme konusundaki kısırlığımızı da süratle aşmak durumundayız. Kendi ülkesine, toplumuna, tarihine, medeniyetine bırakınız destek olmayı, husumet besleyen bir kültür sanat ikliminin bizi götüreceği yer küresel popüler kültüre teslimiyettir. Yerli ve milli anlayış her konuda olduğu gibi kültür sanatta da idealimiz olmalıdır” şeklinde konuştu.

“YÜREĞİNİZ YETİYORSA BİZ ARŞİVLERİMİZİ AÇIYORUZ, VARSA SEN DE AÇ”

2002 yılından önceki 10 yıllık dönemde sadece 46 kültür varlığının restorasyon veya onarımının yapıldığını, son 16 yılda ise 5 bin 60 kültür varlığının restorasyonunun yapıldığını kaydeden Erdoğan, bu rakamın önceki döneme göre 110 katlık bir artışa tekabül ettiğini kaydeden Erdoğan, “Yıllarca kapalı kapılar ardından kalmış 10 milyondan fazla belgeyi titiz çalışmalar neticesinde gün ışığına çıkarttık. Bugün TSK’nın arşivi tamamıyla açılmıştır ve artık incelemeye hazırdır. Cumhurbaşkanlığı arşivi açılmıştır, incelemeye hazırdır. Yüreği yeten varsa gelsin. Özellikle sözde Ermeni soykırımı iddiasında bulunanlara sürekli bu çağrıyı yaptım. Yüreğiniz yetiyorsa biz arşivlerimizi açıyoruz, varsa sen de aç. Ama bunlar sadece dünyadaki diasporaları ile birlikte Türkiye’yi karalama, aleyhinde kampanyalar sürdürmekten başka bir şey yapmıyor. Para da bol. Türkiye’yi suçlu konumuna getirmek istiyorlar. Getiremeyeceksiniz, çünkü biz haklıyız” ifadelerini kullandı.

“CEHALETLERİNİN YANSIMALARI OLARAK GÖRÜYORUZ”

Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin Kur’an-ı Kerim’den bazı ayetlerin çıkarılmasını istemesine ilişkin sert açıklamalarda bulunan Erdoğan, “Restore edilen 250 eser arasında camiler, mescitler, kütüphaneler, yurtlar, köşkler, türbeler, tekkeler, kervansaraylar yanında kiliseler, havralar da bulunuyor. Bu 250 restorasyonun içinde bölücü örgütün saldırılarında büyük zarar gören Nusaybin Zeynel Abidin Camii ve Diyarbakır Sur Ermeni Protestan kilisesi de yer alıyor. Ülkemizin farklı şehirlerindeki ibadet mekanlarının hiçbir ayrıma maruz bırakılmadan sahiplenilmesi bizim diğer inanç mensuplarına bakışımızı göstermesi açısından çok önemli. Ey Fransa’nın aydınlık geçinen karanlık yüzleri. Siz Kur’an-ı Kerim’den bazı ayetlerin çıkartılmasını teklif ediyorsunuz. Bizim medeniyetimizde İncil, Zebur, Tevrat’tan ‘şunları çıkartın’ diye bir yaklaşım yok. Biz tam aksine semavi kitapların hepsini saygın buluruz, onların üzerinde de herhangi bir spekülasyona gitmeyiz. Bizim kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim ile bu ifadeleri kullanmak sizin haddinize mi? Zaten son zamanlarda sizler iyice dağıttınız. Camilerimize saldırıyorsunuz, kundaklıyorsunuz, ama biz ülkemizde bir kiliseye saldırmak, saldırana müsaade etmek, böyle bir şeyi ne yaptık, ne de yaptırdık. İşte aramızdaki fark bu. Sizin DEAŞ’tan hiçbir farkınız yok. Bu tavır özellikle aziz dinimizi kendi sapkın ideolojilerine alet eden DEAŞ, FETÖ, Boko Haram gibi eli kanlı terör örgütlerine verilmiş aslında en güzel cevaptır. Bol bol kullanın. Bizim inancımızda ibadethanelerin dokunulmazlığı vardır, hele hele kutsal kitaplarımızın. Hangi saikle olursa olsun bunu ihlal eden kimse İslamın hükümlerine de karşı geliyor demektir ve İslam dışıdır. Öte yandan bizim tavrımız aynı zamanda batılı değerleri savunmak adına İslama saldıranları koruyan, camileri ateşe verenlerin sırtını sıvazlayan kimi İslamafobik Avrupalı siyasetçiler için de ders olmalıdır, özellikle Sarkozy’e. Birkaç camianın katliamlarını Müslümanlara yamamaya çalışan faşistlerin anlayışı ile DEAŞ’lı teröristlerin insanlık dışı ideolojileri aynı madalyonun iki yüzü gibidir. Zahirde düşman olan bu iki grup aslında aynı amaca hizmet etmektedir. Bizim medeniyetimiz bu iki hastalıklı anlayıştan da uzaktır. Biz Avrupa’nın göbeğinde mescitleri kundaklayanlara nasıl karşıysak, Suriye’de, Irak’ta kiliselere saldıranlara da aynı şekilde karşıyız. Biz nasıl vatandaşlarımızın ibadet hürriyetini savunuyorsak, tüm diğer inanç mensuplarının da ibadet özgürlüğünü savunuyoruz. Atalar ‘okumuş cahil, kara cahilden daha zararlıdır’ diyor. Fransa’daki üç beş kendini bilmezin yaptığı son açıklamaları biz sadece cehaletlerinin yansımaları olarak görüyoruz. Bu güruh ne mukaddes kitabımızı ne kendi tarihlerini ne de inandıklarını iddia ettikleri İncil ve Tevrat’ı biliyor. Biz muvazenelerini yitirmiş, akademik, siyasi ve fikri olarak küflenmiş bu güruhun hezeyanlarını dikkate almıyoruz, almayacağız. Din, dil, inanç farkı gözetmeden mazlumlara sahip çıkmış bir medeniyetin mensupları olarak bu güne kadar olduğu gibi bundan sonra da hakkı, adaleti, barış içinde yaşama idealini savunmayı sürdüreceğiz. Meydanı ne DEAŞ’lı, FETÖ’cü sapkınlara bırakacağız ne de İslam düşmanı çevrelerin propagandalarına boyun eğeceğiz. Camilerimizle beraber diğer din mensuplarının ibadethanelerini de namusumuz bilecek, onları sonuna kadar korumaya çalışacağız. Bugün minareden korkan, camilere izin vermek yerine Müslümanları küçük mescitlere mahkum eden batılı dostlarımıza da ibadet ve inanç hürriyetinin nasıl olması gerektiğini burada olduğu gibi uygulamalarımızla göstereceğiz” açıklamasında bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İhlas Vakfı Mütevelli Heyet Başkanı Tuncer Akalın, Başkan Yardımcısı Tahsin Ekinci ve vakıf temsilcilerinin de katıldığı törendeki konuşmasının ardından canlı yayın ile bağlandığı 7 bölgede vakıf eserlerinin açılışını yaptı. Başbakan Yardımcısı Hakan Çavuşoğlu, günün anısına Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hediye taktim ederken, Cumhurbaşkanı Erdoğan da vakıf yurtlarında kalan 10 başarılı öğrenciye çeşitli hediyeler verdi.

(İHA)

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER
timbir - birlik haber ajansi