"İstanbul dışında her yerde..."

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı dışında her yerde, her seçim çevresinde, her büyükşehir, il, ilçe ve beldede adaylarımızı çıkartarak Mahalli İdareler Seçimlerine katılacağız" dedi.

"İstanbul dışında her yerde..."

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı dışında her yerde, her seçim çevresinde, her büyükşehir, il, ilçe ve beldede adaylarımızı çıkartarak Mahalli İdareler Seçimlerine katılacağız" dedi.

MHP Genel Başkanı Bahçeli, partisinin TBMM’de 27. dönem 2. yasama yılının ilk grup toplantısında yaptığı konuşmada küresel ısınma, buzulların erimesi, çevre kirliliği, çölleşme, erozyon, orman alanlarının yok edilmesi, karbondioksit emisyonundaki artışlar, doğal afetler, son tahlilde iklim değişikliklerinin insanlığı tehdit ve meşgul eden temel meseleler arasında yer aldığını belirterek, "Nüfus artışlarının, kentleşme ve sanayileşme olgularının makul taraflarının yanında pek çok olumsuzluğu da muhtevasında barındırdığı bilinmektedir. Tarım ilaçları ile zehirlenen tohumları yiyen, suları içen nice kuş türü ve diğer hayvanların maalesef giderek nesli tükenmektedir. Denizlerdeki petrol platformlarından sızan ve ham petrol taşıyan tanker kazalarında denize dökülen binlerce ton ham petrol bir yanda denizleri kirletirken diğer yanda deniz canlılarının ölümüne yol açmaktadır. Uluslararası toplum, iklim değişikliklerinin telafisi zor zararlarına, çevre felaketlerinin neden olduğu yıkıma çare bulmak zorundadır. Bu kapsamda ülkelerin yönetim yapıları, karar organları, siyaset ve sosyal bünyeleriyle birlikte insani yönelimler derinden etkilenmektedir. Sürdürülebilir kalkınma ve büyüme yakalanacaksa çevreye hassasiyet gösterilmeli, gelecek nesillerin hayatına saygı ve riayet duyulmalıdır. Teknolojinin sağladığı konfor ve keyiflerden istifade eden insanlık, ne yazık ki müessif ve menfi açmazların pençesindedir. Velhasıl giderek yerkürenin dengesi bozulmaktadır. Daha iyi bir dünya özlemi yerini günbegün karamsarlığa bırakmaktadır. Ayrıca doğal afetlerdeki sıklık ve acıklı sonuçlar üzerinde de kararlı ve samimi şekilde düşünülmeli, emek ve mesai harcanmalıdır" ifadelerini kullandı.

"KURDAKİ ARTIŞI FIRSATA ÇEVİRENLERİN NASIL BİR VİCDANLARI, NASIL BİR İNSANLIK ANLAYIŞLARI VARDIR?"

Geçtiğimiz günlerde dost ve kardeş ülke Endonezya’nın bir adasında yaşanan depremin ardından oluşan tsunaminin yüzlerce insanın ölümüne, binlercesinin yaralanmasına yol açtığına dikkat çeken Bahçeli, "Bu felakette hayatlarını kaybedenlerin yakınlarına, Endonezya halkına ve devletine taziye dileklerimizi iletiyor, yaralılara da acil şifalar diliyorum. Medyada Kırbaç Kasırgası olarak isimlendirilen ve Türkiye’yi etkileme ihtimalinden bahsedilen fırtınanın çok şükür ülkemizi teğet geçmesi de bizleri memnun etmiştir. Beşeri ve doğal afetlere karşı küresel farkındalık düzeyinin yükselişi en başta gelen dileklerimizden birisidir. Elbette acılar paylaşıldıkça azalacak, mutluluklar paylaşıldıkça artacaktır. Mesela ekonomik fırtınaya tutulduğumuz andan itibaren fırsatçılık yapan, karına kar katan, haksız kazanç ve servet edinen kim varsa ne paylaşmayı, ne bölüşmeyi, ne de milli mensubiyeti idrak ve özümsememiş utanmazlardır. Savaş yıllarında karaborsacılık yapan, stokçuluktan geçinen satılmışların durumu ne ise ekonomik saldırıda ahlaksızlık yapan, fiyat etiketlerini şişirenler de aynıdır. Vatandaşlarımız ne yerim ne içerim derdindeyken, kurdaki artışı fırsata çevirenlerin nasıl bir vicdanları, nasıl bir insanlık anlayışları vardır? Maneviyatımızın neresinde fırsat düşkünlüğüne cevaz bulunacaktır? Kemerleri sesi çıkmayan milyonlar mı devamlı surette sıkacaktır?" şeklinde konuştu.

"HÜKÜMET KURNAZ VE SİNSİ FIRSATÇILARI TEKER TEKER BELİRLEMELİDİR"

Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti:

"Ekonomik çilelere, fahiş zamlara, anormal fiyat artışlarına her durumda haline şükreden, bir lokma bir hırka diyen müşfik, dar gelirli, elinde avucunda bir şey kalmamış insanlarımız mı katlanacaktır? Döviz fiyatları indi, iniyor. Ekonomik yangın söndü, sönüyor. Peki, yapılan zamlar, fiyat artışları ne olacak; aynısıyla geri alınmayacak mıdır? Hükümet kurnaz ve sinsi fırsatçıları teker teker belirlemelidir. Stokçuluk yapanları, bankasındaki parası kadar yerli olup yabancı ülkelere sermaye kaçıranları mutlaka bulmalı, mutlaka bu karanlık niyetlileri deşifre etmelidir. Nedir bu içimizdeki haşeratlardan çektiklerimiz? Nedir bu zor günlerde cüzdanını ve kasasını tıka basa dolduran hayasızlardan gördüklerimiz? Kötü günlerde hiç sesi sedası duyulmayandan, zoru paylaşmayı bilmeyenden, nimette önde, külfette en arkada olandan hiç milli şahsiyet çıkar mı? Hiç karakter ve kaliteye şahit olunur mu? İnsanlık bunlardan, Türkiye bu bereketsizlerden çok zarar görmüştür. Kendimizi ne dünyadan soyutlayabiliriz, ne de etrafımıza bariyerler dikerek sorunlardan uzak durabilir, gelişmelere mesafeli bakabiliriz. Aksi bir tercih ve tutumun doğru olmadığına da inanırız. Bize dokunmayan yılan bin yıl yaşasın demek bedbahtlık değilse biliniz ki bencilliktir, edilgen benliktir, güdülen bir anlayıştır. Hem maşeri vicdana, hem insanlık vicdanına hakim olmasını temenni ettiğim empati hissiyatının tam ve kesin olarak tecellisiyle gerek içimizdeki gerekse de dışımızdaki hadiselere müdahil olma, bunlara karşı söz söyleme hakkını kazanabiliriz. Mesela komşunun evi yanarken mutlu olamayız. Muhtaç ve düşkünler varken huzur bulamayız. Ekonomik hezimet yaşayan varken rahat uyuyamayız."

"TEDBİR ALINMAZSA 2025’TE 450 MİLYON ÇOCUĞUN AÇLIKTAN ETKİLENECEĞİ YAPILAN ARAŞTIRMALARLA TESPİT EDİLMİŞTİR"

Bugün dünyada sayıları 850 milyona yaklaşan insanın gece yatağa aç girdiğini bir o kadarının da içecek su bulamadığını kaydeden Bahçeli, "Yoksulluk içinde yaşayan çocuk sayısı 1 milyar civarındadır. Sadece Nijerya, Somali, Güney Sudan ve Yemen’de 1 milyon 400 bin çocuk açlıktan dolayı ölümün kıyısındadır. Dünya genelinde ise saatte 300, yılda ise 2 milyon çocuk açlıktan hayatını kaybetmektedir. Tedbir alınmazsa 2025’te 450 milyon çocuğun açlıktan etkileneceği yapılan araştırmalarla tespit edilmiştir. Bir tarafta doymayan, kanmayan, su ve ekmek bulamayan yüz milyonlar; diğer tarafta ise obezliğine çözüm arayan, diyet ve kilo vermek için milyon dolarları harcayan bir azınlık vardır, ne hazin ki malum küresel çelişki her geçen gün kökleşmektedir. 2020’de dünya nüfusunun 7,6 milyara ulaşacağı tahmin edilmektedir. İnternete bağlı cihazların 34 milyar düzeyinde olacağı öngörülmektedir. Şu anda dünya çapında 3,7 milyar internet kullanıcısı her gün 300 milyara yakın e-mail göndermektedir. Aktif durumda 2 milyar Facebook, 300 milyon Twitter kullanıcısı vardır ve her gecen gün bu sayılar çoğalmaktadır. 4’üncü Sanayi Devrimine geçişle birlikte dijital gelişmelere yenileri eklenmiş, şeylerin interneti, her şeyin interneti yeni imkanlar olarak karşımıza çıkmıştır. 2025’e gelindiğinde şeylerin internetinden elde edilen gelirin, lütfen dikkat buyurunuz, 11,1 trilyon dolara ulaşacağı ileri sürülmektedir. Dünyada sefalet korkunç boyutlara tırmanırken, sefa ve sefahatte bir o kadar yaygınlaşmaktadır. Küresel eşitsizlik, küresel adaletsizlik, küresel dengesizlik endişe verici noktalardadır. Ve devamlı yükseliş halindedir. Böyle bir dünya tablosunun sürdürülmesi, sürdürülebilir nitelikte olması imkansız, idame ve idaresi hayaldir. Dünya genelinde 260 milyon insan sosyal, ekonomik ve siyasal açmazlardan dolayı daha iyi imkanlara kavuşmak maksadıyla yollara düşmüş, göçe zorlanmış veya kendi isteğiyle göç etmiştir. 70 milyon insan yerinden yurdundan zorla koparılmıştır. İnsanların yardım çığlıkları ses geçirmez güvenlik duvarlarının ardında sönüp gitmektedir. Zulüm egemenlik kurarken, zalimler sözü geçer hale gelmişlerdir. Çarpıklıklar diz boyudur" değerlendirmesinde bulundu.

"BM ULUSLARARASI SÖMÜRÜ ÇARKININ KAYNAĞI, EMPERYALİZMİN MAKYAJ VE MASKESİDİR"

Bahçeli, şöyle konuştu:

"İnsani değerler yerlerde sürünmekte, insanlık meçhul sürgünlere yollanmaktadır. Bilhassa Orta Doğu, Afrika ve Asya’nın bir bölümü kan revan içindedir. İnsan hakkı ihlalleri, demokrasiye vurulan prangalar, özgürlüklere giydirilmiş deli gömlekleri, terör saldırıları, katliamlar, ekonomik alaboralar, sosyal krizler, siyasal kanamalar, nüfuz kavgaları, devletlerarası şiddetli rekabetler masumlara hayatı zindan etmektedir. Geçen hafta, ABD’nin New York kentinde düzenlenen 73’üncü Birleşmiş Milletler Toplantısı sadece günü kurtarmış, sadece durumu idare etmiş, sadece belagat ve demagojiye ev sahipliği yapmıştır. Küresel düzeyde; Haitili mağdurları, Sudanlı muhtaçları duyan yoktur. Suriyeli garibanları, Gazzeli yetimleri, Kudüslü öksüzleri, Kerküklü yavruları sahiplenen yoktur. Somalili, Arakanlı, Kaşgarlı masumlara el uzatan da görülmemiştir. Türkiye’nin dışında samimiyetle mücadele eden hiçbir ülkeden bahsetmek söz konusu olmayacaktır. Afrika denildi mi safariyi akıllarına getirenler, Orta Doğu denildi mi yer altı zenginliklerini düşünenler, bir damla petrolü bir damla kandan değerli bulanlar bize hangi insanlık dersini, hangi insani erdemleri anlatacaklardır? Anlatsalar bile inandırıcı olacaklar mıdır? Hadi inandık sayalım, bugüne kadar sonuç ne olmuştur da bundan sonra ne olacaktır? 73’üncü toplantının teması olarak belirlenen; -Birleşmiş Milletler’in Tüm İnsanlarla İlgili Olmasını Sağlamak: Barışçıl, Adil ve Sürdürülebilir Toplumlar İçin Küresel Liderlik ve Ortak Sorumluluklar- iddiası yalnızca lafta kalmıştır. Birleşmiş Milletler’in ana yapısı ve karar alma şekli değişime uğramadıktan sonra barış ümitleri, adalet çağrıları, huzur ve istikrar arayışları asla gerçekleşmeyecektir. İnsanlığın Güvenlik Konseyi üyesi beş ülkenin ağzına baktığı bir küresel organizasyondan bir şey çıkması, yaralara merhem olması akıl dışılıktır. Birleşmiş Milletler uluslararası sömürü çarkının kaynağı, emperyalizmin makyaj ve maskesidir. Bugüne kadar yaşananlar başka bir şey söylememize hakikaten de mahal bırakmamıştır. İnsanlık vicdanına tercüman olamayan, emzikli bebeklerin açlığına, milyarlarca mazlumun yokluğuna, yoksulluğuna çözüm getiremeyen, devamlı topu taca atan küresel bir teşkilattan bir şey beklenmesi, umut verici bir netice istenmesi zaman kaybıdır, emek ve enerji israfıdır."

"BM YENİ BAŞTAN PLANLANMALI VE YAPILANDIRILMALIDIR"

"Zalimlere çıt çıkarmayan, bununla da yetinmeyip terör örgütlerini palazlandırıp hıyanetlerini teşvik eden, oluk oluk akan kanları seyreden sözde gelişmiş ülkeler insanlıkta sınıfta kalmışlardır" ifadesini kullanan Bahçeli, "Bize öğretecekleri, gösterecekleri, işaret edecekleri hiçbir şey yoktur. İnsana hürmet duymayan her silahlı ve teknolojik güç saman alevi gibidir. Sönmesi, bir süre sonra silinip gitmesi kaçınılmazdır. Birleşmiş Milletler önce insan temelli olmalıdır. Sonra devletlerin eşit temsil, karar ve katılımına imkan sağlamalıdır. 2000 yılında dünyada toplam askeri harcamaların tutarı 800 milyar dolar iken, şimdiler de bu rakam 2 trilyon dolara yaklaşmıştır. Mazlumlara ekmek değil, namluya sürülmüş kurşun verilmektedir. Silahlanma yarışı insani yardımları adeta sindirmiş, silindir gibi ezip geçmiştir. Kuşku yok ki, Birleşmiş Milletler ahlaki ve vicdani temelde; adil ve hakkaniyet ölçülerine müzahir şekilde yeni baştan planlanmalı ve yapılandırılmalıdır. Dünyayı avucuna almış beşli çetenin, yerküreyi kasıp kavuran vahşet döngüsüne hız veren beşli gurubun hakimiyet ve hükümranlığı sorgulanmadan dünya dönse bile, daha iyiye, daha güzele, daha istikrara asla ulaşılamayacaktır. Sayın Erdoğan’ın 25 Eylül 2018’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yapmış olduğu konuşma etkilidir, kendi içinde tutarlıdır, Türkiye’nin duruşunu teyit etmiştir. Trump’ın ekose siyaseti, ucube düşünceleri, tabansız ve temelsiz sözleri, ticaret ve ekonomik operasyonları insanlığın gelişim ve ilerleyişini durdurmaya çalışsa da, hevesi kursağında kalacak, beyhude provokasyonları Amerikan halkı tarafından mahkum edilecektir. Zulümle abat olanın akıbeti her zaman berbat olacaktır. Dünyayı var eden savaşlar, kıtlıklar, anlaşmazlıklar, çatışmalar, zorbalıklar değil, adalettir, beşeri asalettir, insani miras ve müktesebattır. Yaşanabilir başka bir dünya tasavvur ve tezekkürünün tartışılma, konuşulma ve hayata geçirilme zamanı gelmiştir, zaman kaybına tahammül ise kalmamıştır" dedi.

"ALMANYA BAŞBAKANI FETÖ İÇİN HALA KANIT ARIYORSA…

“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Toplantısı’ndan sonra düzenlediği Almanya ziyaretinin son derece faydalı olduğunu, körelen ilişki ağlarının tekrar canlanmaya başladığını vurgulayan Bahçeli, "Türkiye’yle Almanya’nın arasındaki buzların erimesi, soğuklukların yavaş yavaş giderilmesi, yeni ve temiz bir sayfa açılma hedefi olumlu bir gelişmedir. Dileğimiz gerginlik, kopuş ve ayrılış değil, uyum ve işbirliğidir. Ne var ki, Almanya Başbakanı Merkel’in Sayın Erdoğan’la birlikte düzenlediği basın toplantısında FETÖ konusundaki tespit ve değerlendirmeleri hem izaha muhtaç hem de oldukça hatalıdır. Şansölye Merkel özetle şunları ifade etmiştir: ’FETÖ konusunu ciddiye alıyoruz, ama daha çok delile, bilgiye, FETÖ’yü PKK’yla bir tutmak için daha fazla kanıta ihtiyacımız vardır.’ Almanya Başbakanı FETÖ için hala kanıt arıyorsa, hala daha çok bilgi istiyorsa biliniz ki, bu kapsamda henüz bir arpa boyu mesafe aldığımız söylenemeyecektir. Almanya’da FETÖ’ye Gülen Hareketi denildiği müddetçe, bu hainlerle, bu haşhaşilerle Avrupa düzleminde nasıl mücadele edilecektir? 251 vatan evladının şehadeti delil değil mi? 2 bin 194 vatan evladının yaralanması delil değil mi? 15 Temmuz gecesi yağdırılan kurşun ve bombalar delil sayılmayacak mı? Almanya Başbakanı nasıl bir delil istiyor? Bu esef ve endişe verici tutumunu hangi çevre ve odaklar tahkim ediyor? Hainin delili mi olur? Teröristin belgesi mi araştırılır? Terör örgütlerine sabıka kaydı mı sorulur? Hain haindir, terörist teröristtir, imhaları ve cezalandırılmaları da vaciptir, haktır, hukukun bizatihi ifa ve ifadesidir. Almanya Başbakanı 15 Temmuz’a yanlış yerden, yanlış yönden, yanlış fikirlerden bakmaktadır. Bildiğimiz kadarıyla Sayın Merkel denize düşmemiştir, o halde yılana sarılmasına gerek yoktur. Himmet vermemiş, hizmet diye hıyanete tamam dememiştir. Bu da açıktır. Sanıyorum maklube yemediğinden zehirlenmesi de söz konusu değildir. Peki bu FETÖ’ye müsamahasını, FETÖ’ye ilgi ve hassasiyetini nasıl yorumlayacağız? Bunu dostluk ve müttefiklik ilişkilerine nasıl sığdıracağız?" açıklamasında bulundu.

"FETÖ KONUSUNDA DELİL İSTEMEK, GÖKYÜZÜNDE AĞAÇ DİKMEYE YELTENMEKTİR"

Bahçeli, konuşmasına şöyle devam etti:

"Bir Alman atasözü der ki, ’ağaçlar gökyüzünde yetişmez.’ El hak doğrudur. Zannederim hiç kimse aksini iddia etmeyecektir. FETÖ konusunda delil istemek, gökyüzünde ağaç dikmeye yeltenmektir, bununla da yetinmeyip dikmediğini yetiştirmeye heves etmektir. Bu denli hezeyan, bu kadar hakikat ihlalidir. Eğer cesaretleri varsa, yürekleri yetiyorsa desinler ki, FETÖ’yü seviyoruz, FETÖ’nün arkasındayız. Kaldı ki daha tutarlı, daha dürüst olurlar. Hiç olmazsa niyetler belli olur, ittifaklar netleşir, karanlık işbirlikleri berrak şekilde açığa çıkar. Hele Almanya Cumhurbaşkanı’nın Sayın Erdoğan onuruna verdiği akşam yemeğinde, ülkemiz aleyhine yaptığı ağır, haksız ve mesnetsiz eleştirileri ne misafirperverliğe, ne de devlet adamlığı kisvesine uygun düşmüştür. Türk milleti başının üstünde yeri olanları bugüne kadar hiç indirmemiştir, ta ki kendileri düşesiye kadar. Hazreti Mevlana diyor ya; ’sizi üzenlere hala selam veriyorsanız, bu vicdanınızın sadakasıdır.’ Öyle değil midir ki, istedikleri gibi olmayınca istenilmeyen olursunuz. Bırakınız olsun, bırakınız ülke olarak verdiğimiz selamlar vicdanımızın sadakası yerine geçsin. Ülkelerine sığınan kaçak ve casusları el üstünde tutan, onlardan Türkiye’yi dinleyen, onlara el bebek gül bebek muamelesi yapan ABD ve Avrupa ülkeleri karşısında Kurt yalnızlığımızla, kudretli onurumuzla duruş gösteririz, ama asla eğilmeyiz, asla başımızı öne eğmeyiz. Almanya Türkiye’nin egemenlik haklarına saygı duyuyorsa, FETÖ’yü terör örgütü olarak, hem de PKK’dan daha beter bir cani örgüt olarak tanımalı, ülkesindeki FETÖ’cüleri iade etmelidir. Korkmasınlar, teröristlere sadece döktükleri kanların, teşebbüs ettikleri darbenin bedeli hukuk nezdinde, bağımsız mahkemeler önünde kat be kat ödettirilecektir."

"KENDİSİNE NE VERİLDİ BİLMİYORUZ AMA…”

Avrupa Futbol Federasyonları Birliği’nin (UEFA), 2024 Avrupa Şampiyonası’na ev sahipliği yapacak ülkeyi 27 Eylül 2018’de ilan ettiğini hatırlatan Bahçeli, "Bu ülkenin ise Almanya olacağı belirlenmişti. Ülkemizin bir kez daha hakkı yenmişti. Türkiye’den firar eden bir kaçak ve ajan Twitter mesajında dedi ki: ’Demokrasisi olmayana top bile verilmez.’ Kendisine ne verildi bilmiyoruz, ama bize ne verilmesi gerektiğini, verilince ne yapacağımızı gayet iyi biliyoruz. Derler ki, keçi kurttan kurtulursa gergedan olurmuş. Bu casus gergedan olduysa mesele yoktur, şayet olmadıysa, hala iki ayaklı bir canlıysa, adaletin mührü inşallah Türk milletinin hükmünü eninde sonunda alnına kazıyacaktır" diye konuştu.

"21. yüzyılın değişim ve dönüşüm dönemi olması toplumsal krizleri, siyasi çözülmeleri, duygusal iniş ve çıkışları olağan hale getirmiş, içinden çıkılmaz bir uçuruma sürüklemiştir" diyen Bahçeli, "Küreselleşme, ulus-devletlerin bütün savunma hatlarını yararak alt kimlikleri coşturmuş, birey üzerinden tanımlanan bir demokrasi çerçevesini inşa etmeyi hedeflemiştir. Küreselleşmenin ürettiği demokratik değerlerle ulus-devlet formatı içerisinde gelişen demokrasi kalıpları birbirine tam olarak uymadığından pek çok sorun ve sıkıntı doğmuş ve ortaya çıkmıştır. Bu çerçevede meydana gelen uluslararası krizler hep gerçekleri görememenin, hazırlıksız yakalanmanın, maksatlı ve marazi yaklaşımların sonucunda patlak vermiştir. Komşu ülkelerde yaşanan vahim gelişmeler, seri cinayetler, sınır ve haritalarla oynamalar, etnik ve mezhep temelli çatışmalar, hegemonik boğuşmalar terör örgütlerinin ekmeğine yağ sürmüş, değirmenine su taşımıştır. Irak ve Suriye’deki gerilimler bu ülkelerle sınırlı kalmamıştır. Özellikle Türkiye’yi yakından ve yanıcı şekilde etkilemiştir. Buna rağmen milli bekamızın müdafaası için her çalışma fedakarlıkla, vatan sevgisiyle yerine getirilmiştir. Ülkemiz, sınır ötesinden kaynaklanan terörist saldırıları, düşmanca komploları hem göğüslemiş, hem de siyasi ve diplomatik tedbirlerle iradesini teşekkül ettirmiştir. Cenevre’de, Astana’da, Soçi’de, İstanbul’da yapılan ve yapılması planlanan görüşmelerde ülkemiz haklı ve meşru tezlerini seslendirmiş, komşu ülkelerden kaynaklanan husumet dalgasına cephe almıştır. Türkiye’nin güney kara sınırlarına mücavir alanlarda sahnelenen vahim senaryolar zamanında ve milli güç unsurlarının harekete geçirilmesiyle şimdilik kesilmiştir" ifadelerini kullandı.

"MHP, TEZKEREYE EVET OYU VERECEKTİR"

Bahçeli, şunları kaydetti:

"Milliyetçi Hareket Partisi Türkiye’nin milli güvenliğine yönelik her türlü muhasım faaliyetleri, Irak ve Suriye’den ülkemize yönelen saldırıları bertaraf etmek, muhtemel kitlesel göçlere önlem geliştirmek hususlarında hükümete tam destek verecektir. Bu maksatla TBMM gündemine gelen; hudut, şümul, miktar ve zamanı hükümetçe takdir ve tayin edilecek şekilde Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi hareket ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesiyle ilgili tezkereye evet oyu verecektir. Terör örgütleri ister Fırat’ın doğusunda, ister Fırat’ın batısında, isterse de ülke topraklarında olsun, hepsini birden imha etmek kaçınılmaz milli zarurettir. Varlığımıza ve istiklalimize kast eden, kurşun atan, pusu kuran, bomba fırlatan, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne saldırı düzenleyen kim varsa kafaları koparılmalıdır. Her yerde temizlik, hep temizlik, tam temizlik, sürekli temkin ve tedarikli iradeyle hareket etmek bekamız için şarttır, elzemdir."

"İSTANBUL DIŞINDA HER YERDE ADAYLARIMIZI ÇIKARTARAK MAHALLİ İDARELER SEÇİMLERİNE KATILACAĞIZ"

Geçtiğimiz hafta sonunda Kızılcahamam Patalya Otel’de milletvekilleri, MYK ve MDK üyelerinin katılımıyla düzenledikleri müşterek toplantının gayet başarılı geçtiğini söyleyen Bahçeli, "Milliyetçi Hareket Partisi olarak 31 Mart 2019 tarihinde yapılacak Mahalli İdareler Seçimlerinde takip ve temin edeceğimiz strateji ve politikalar görüşülmüş, kabulü sağlanmıştır. Tekraren ifade ediyorum ki, parti olarak belediye başkanlarımızı merkez yoklamasıyla belirleyeceğiz. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı dışında her yerde, her seçim çevresinde, her büyükşehir, il, ilçe ve beldede adaylarımızı çıkartarak Mahalli İdareler Seçimlerine katılacağız. Mutlaka başaracağız, Allah’ın izniyle en iyi sonucu alacağız. Biz Cumhur İttifakı’na bağlıyız. Gevezelik yapan, hazımsızlık gösteren, alttan alta ittifakı tahribe yeltenen kibir yuvalarını, yoğurdum ekşi, peynirim küflü demeyen bedbahtları dikkate ve ciddiye almayacağız. İşimize bakacağız, önümüzdeki gündemlere kilitleneceğiz. Eğer sabrımızı taşırırlarsa, bize tepeden bakıp asap bozucu imalarına, edep dışı ifadelerine devam ederlerse unutmasınlar ki, biz de gafile söylenecek ne söz biter, ne de tepki diner. Cumhur İttifakı Cumhuriyet’in bekçisi, Türk milletinin ümididir. Üstelik beka, güvenlik ve istikrar temeline dayanmaktadır. Siyasetimizi müzmin ve mihnet içinde olduğunu sananların, partimizi muavenete muhtaç değerlendirenlerin aklına şaşar, kendi ayaklarına kurşun sıkmamalarını tavsiye ederim” açıklamasında bulundu.

(İHA)

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER
timbir - birlik haber ajansi