"Suriye artık hesap yapılacak bir konu olmaktan çıkmıştır"

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, “Türkiye olarak uluslararası örgütlerin kendi kuruluş amaçlarına uygun hareket etmeleri gerektiğinin altını bir kez daha çiziyoruz. Suriye, artık hesap yapılacak bir konu olmaktan çıkmıştır” dedi.

"Suriye artık hesap yapılacak bir konu olmaktan çıkmıştır"

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, “Türkiye olarak uluslararası örgütlerin kendi kuruluş amaçlarına uygun hareket etmeleri gerektiğinin altını bir kez daha çiziyoruz. Suriye, artık hesap yapılacak bir konu olmaktan çıkmıştır” dedi.

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bozdağ, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Suriye’de rejim güçlerinin Doğu Guta bölgesinde düzenlediği kimyasal silah saldırısına ilişkin bir soru üzerine Bozdağ, “Suriye’de yaşananlar hepimizi derinden üzmektedir. Sadece son olaylar değil, bugüne kadar yaşanan olaylar çok kötü sonuçlar ortaya koymuştur. Kimyasal silah kullanımı sonucu ölenler insan olduğu gibi diğer silahların kullanımı sonucu ölenler de insandır. Sadece kimyasal silah kullanıldığında değil, jetlerle bombalandığında, diğer silahlarla siviller öldürüldüğünde uluslararası toplumun aynı tepkiyi vermesi gerekir. Bugüne kadar Suriye yönetiminin Suriye’de katlettiği 800 bin civarında insan ve göçe zorladığı milyonlarca insanın sorumluluğu elbette birinci derecede Suriye rejimine aittir. Bu katliamı engelleme gücüne sahip olanlar, bu zorunlu göçü engelleme gücüne sahip olup da bu gücünü kullanmayanlar da buradaki katliamlardan ve olup bitenlerden mesuldür” ifadelerini kullandı.

Suriye yönetiminin daha önce de kimyasal silah kullandığını hatırlatan Bozdağ, “O zaman da dünya ayağa kalkmıştı. Fakat soruşturuldu ama adım atılmadı. Tabii bu konuda söz söylemenin ötesinde artık işler yapmak gerekir. Aksi takdirde söylenen sözlerin arkası gelmeyince orada daha büyük cinayetler, daha büyük olumsuzluklar yaşanmaktadır. Türkiye, Suriye’de meydana gelen son saldırıya ilişkin tutumunu en net şekilde ortaya koyan ülkelerdendir. Cumhurbaşkanımız, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin’le Duma’da olan katliamı ve saldırıyı görüşmüştür. Tabii bu bölgede Doğu Guta’da yaşananlarla ilgili Türkiye uzunca bir zamandır Rusya üzerinden bir çalışma yürütüyor, oradaki sivillerin kötüleşen durumlarını ortadan kaldırmak, tahliyelerini sağlamak için de önemli çabalar ortaya koyuyor. Amerika’dan açıklamalar var, Rusya’dan da açıklamalar var. Baktığınız zaman bu açıklamalar birbirini teyit eden açıklamalar değil. Birisi başka söylüyor, öbürü başka söylüyor ama bir de ortada fotoğraflar var, ortada görüntüler var, ortada haberler var. Bu fotoğrafları, görüntüleri izlediğimizde, incelediğimizde de bu görüntülerin normal silahlarla oluşmadığına dair de uzmanların kanaatleri var. Öyleyse burada bu konunun çok net bir şekilde geciktirilmeksizin soruşturulması ve aydınlatılmasında da fayda vardır. Tarafların iddialarına bırakılmayacak kadar önemli bir konudur bu. Kimyasal silahların yasaklanması örgütü başta olmak üzere uluslararası kuruluşların burada olup bitenleri süratli bir şekilde soruşturması ve dünya kamuoyunu doğru bilgilerle aydınlatmasında fayda vardır” açıklamasında bulundu.

“BURADA KİMYASAL SİLAH KULLANDIĞI ÇOK NET BİR ŞEKİLDE GÖZÜKÜYOR”

“Bize ulaşan bilgiler, hem istihbarat örgütümüz üzerinden hem de elde edilen haberler, görüntüler ve fotoğraflar üzerinden baktığımızda burada kimyasal silah kullandığı çok net bir şekilde gözüküyor” diyen Bozdağ, “Ancak bunun uzmanlar tarafından da elbette incelenmesi ve soruşturması son derece önemlidir. Sayın Trump’ın açıklamaları da o gün oldu, başka açıklamalarda yapıldı. Bu noktada şunu da söylemek lazım; burada uluslararası toplumun birlikte hareket etmesinde son derece önem vardır, fayda vardır. Birlikte hareket edilmediği takdirde başka olumsuz sonuçlar da ortaya çıkabilir. Uluslararası toplumun Suriye konusunda artık ve rekabeti bir tarafa bırakıp, kendi çıkarlarını bir tarafa bırakıp, insanın yararını, oradaki sivillerin masumların hukukunu koruyan, uluslararası hukuka, uluslararası sözleşmelere, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin kararlarına uygun hareket etmesinden geçmektedir. Eğer bu hareket yapılmazsa uluslararası hukukun da, uluslararası sözleşmenin de, Birleşmiş Milletlerin de, uluslararası örgütlerin de bir hiç olduğu ortaya çıkar. Bugüne kadar Türkiye hep söylüyor, dünya beşten büyüktür ama dünya birden de büyüktür. Çünkü 5 tane üye bir araya geliyor, biri veto ettiği zaman adım atılamıyor. Demek ki burada bir kişinin sözü her şeyi değiştirebiliyor. Onun için dünyanın birden de beşten de büyük olduğunu ifade eden bir ülke olarak, biz burada diyoruz ki, uluslararası hukuk, uluslararası sözleşmeler, uluslararası örgütler, anlamını, saygınlığını, otoritesini kaybetmek istemiyorsa kuruluş amaçlarına uygun hareket etmek zorundadır. Biz Türkiye olarak uluslararası örgütlerin kendi kuruluş amaçlarına uygun hareket etmeleri gerektiğinin altını bir kez daha çiziyoruz. Suriye, artık hesap yapılacak bir konu olmaktan çıkmıştır. Hepimizin insanlığımıza, hepimizin vicdanına sahip çıkma vaktidir. Umarız ki, bundan uluslararası toplum söz söylemekten öte yapacağı somut işlerin gereğini yapar” diye konuştu.

“SURİYE’NİN, AMERİKA VE RUSYA’NIN GÜÇ SAVAŞINA KURBAN EDİLMEMESİ DE GEREKİR”

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un Suriye’de kimyasal silah kullanılmadığına yönelik açıklamalarını da değerlendiren Bozdağ, şunları söyledi:

“Lavrov’un açıklamaları var, buna karşılık ABD’den yapılan açıklamalar var. Bu açıklamalar birbirini tekzip eden açıklamalar. Onun için biz Doğu Guta Duma’da yaşanan hadisenin derhal soruşturulması, işin çok net bir şekilde gerçeğinin ortaya konması gerektiğinin altını çiziyoruz ve bu konuda gecikmeye mahal vermeden adım atılması gerektiğini de ifade etmek istiyoruz. Suriye’nin, Amerika ve Rusya’nın güç savaşına kurban edilmemesi de gerekir. Yani iki ülkenin bilek güreşine oradaki masumların ölümünün kurban edilmemesi de gerekir. Eğer siviller ölüyorsa, masumlar ölüyorsa ve burada uluslararası hukuk çiğneniyorsa hepimizin beraber sivillere masumlara uluslararası hukuka sahip çıkmamız lazım. Burada görüyoruz ki, Suriye’deki masum sivillerin hayatından ve uluslararası hukuktan önce ülkelerin kendi çıkarları önde geliyor. Öyle gözüküyor. Değerlendirmeler de çıkar esaslı değerlendirmedir. Biz hep söylüyoruz artık Suriye konusu ülkelerin ulusal çıkarları penceresinden değerlendirilecek bir konu olmaktan çıkmıştır. Bir insanlık konusu, insan onuru konusu, bir vicdan konusudur. Onun için burada çıkarlar üstü bir değerlendirme yapmakta fayda vardır.”

Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un, "Türkiye, Afrin’in kontrolünü Suriye hükümetine devretmeli" açıklamalarına ilişkin soruyu yanıtlayan Bozdağ, Türkiye’nin Afrin’de bulunmasının işgal olmadığını belirterek, “Daha önce de açıkladık. Türkiye Suriye’nin toprak bütünlüğüne, siyasal birliğine, egemenliğine saygılıdır ve bu harekatta Suriye’nin toprak bütünlüğünü zedelemek değil aksine Suriye’nin işgal edilmiş topraklarını korumak ve Suriye’nin bütünlüğünü korumak maksadı da taşımaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri Afrin’de işgalci değildir, kalıcı değildir. Biz orayı teröristlerden ve terör örgütlerinden arındırmak, bölge halkının terör örgütlerinin baskısı ve zulmünden kurtulmasını sağlamak, hem sınır güvenliğimizi hem ülkemizin güvenliğini hem de bölgenin güvenliğini sağlamak için oraya gittik ve şu anda da Afrin bölgesi teröristlerden arındırılmış durumdadır. Ancak teröristlerin tuzakları, mayınları, el yapımı patlayıcıları ve diğer şeylerin tespiti ve imhası devam etmektedir. Daha önce de ifade ettik; biz hedefimize bölgedeki huzur, sükun, barış istikrar ve güven ortamını sağlayınca ancak ulaşacağız. Fırat Kalkanı Harekatı bölgesinde de bölgeyi teröristlerden temizlediğimizde nasıl bölgeyi bölgenin gerçek sahipleri olan onlara teslim ettiysek, şimdi Zeytin Dalı Harekatı kapsamında da Afrin bölgesini Afrinlilere emanet edeceğiz. Onlar kendi oluşturacakları yönetimle mecliste oranın her türlü işini ve ihtiyacını görmeye devam edeceklerdir ve Türkiye olarak da biz onlara bu anlamda yardımcı olacağız. Tabii bizim amacımız Suriye’yi bölmek değil. Demin de söyledim Suriye’de şu anda bir otorite boşluğu var, devlet her tarafta egemen değil. Terör örgütleri işte PYD, PKK, YPG, KCK, DEAŞ önemli bir alanı kontrol etmektedir. Orada devletin otoritesi de yoktur. Tabii Suriye’de meşru muhalefet de var, başka gruplar var ve çok ihtilaf var, çözüm bekleyen sorunlar var ve Suriye’de yaşananların silah zoruyla çözülemeyeceğini Türkiye olarak biz hep söyledik. Burada esas çözüm siyasi çözümdür. Siyasi çözüm ortaya çıktıktan sonra zaten buradaki durumun ne olacağı siyasi çözüme göre netleşecektir. Ama biz Türkiye olarak şunu söylüyoruz; bizim Suriye’nin topraklarında gözümüz yoktur, işgalci değiliz, kalıcı değiliz. Burada siyasi çözüm ortaya çıktıktan sonra da buralar o siyasi çözüme göre şekillenecektir” dedi.

IĞDIR’DA GEÇİCİ GERİ GÖNDERME MERKEZİ OLUŞTURUYORUZ”

Iğdır’da geçici geri gönderme merkezinin oluşturulduğunu kaydeden Bozdağ, “Türkiye, göç hareketleri konusunda hem hedef ülke hem de transit ülke. Ama Afganistan ve Pakistan’dan gelen göçmenler bakımından Türkiye büyük oranda hedef ülke konumundadır. Yani gelenler batıya çok azı geçiyor, önemli bir kısmı Türkiye’de kalıyorlar. Bizim geri gönderme merkezlerimizin kapasitesi sınırlı. Ama ülkemize gelen göç sayısı, düzensiz göç sayısı oldukça fazladır. Örneğin, bizim İran sınırımızdan 2017 yılının ilk 3 ayında sadece Afganlı gelen göçmen sayısı 6 bin, 2018’in ilk 3 ayında ise oradan gelen göçmen sayısı 27 bin. Tabii bu bizim tespit ettiklerimiz, bir de tespit edemediğimiz göçmenler var. Bunu tabii mukayese ettiğinizde rakamın çok yüksek olduğu ortadadır. Bu nedenle Afganistan’dan, Pakistan’dan, İran üzerinden Türkiye’ye geçen ve buraya düzensiz ve yasa dışı yollardan gelen göçmenlerle ilgili ülke olarak, diğer ülkelerden gelen göçmenlerle ilgili ne tür tedbirler alıyorsak aynı tedbirleri alacağız. Iğdır’da bir geçici geri gönderme merkezi oluşturuyoruz. Bununla ilgili çalışmalar devam ediyor. Bu geri gönderme merkezleri hem bu gelen düzensiz göç ile gelenlerin güvenliğini sağlamak, hem onların ihtiyaçlarına cevap vermek hem de onların uluslararası hukuka uygun bir şekilde ülkemizde bulundukları sürece varlıklarını devam ettirmek için yapılmaktadır. Ayrıca İçişleri Bakanımız, Başbakanımız bildiğiniz gibi hafta sonu Afganistan’daydı, Afganistanlı yetkililerle de bu konu tekrar ele alındı. Pakistan İçişleri Bakanlığı ile Yunanistan İçişleri Bakanı ile de bu konular görüşüldü. Çünkü buradan geçenler, Yunanistan’a da gidebiliyorlar, oradan da başka ülkelere gidiyorlar ve bu noktada önemli tedbirler alındı. Geri gönderme merkezlerinde bunlar, bazıları şartları uygun olanlar, elbette geri gönderileceklerdir. Yoksa bizim Afganlı kardeşlerimize karşı bir olumsuz yaklaşımımız yoktur ancak hukuka aykırı, düzensiz göç hareketlerinin, onların güvenliği ve ülkemizin, insanımızın güvenliği bakımından tedbir almamızı gerektirdiği için bu tedbirleri aldık” ifadelerini kullandı.

(İlker Turak /İHA)

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER
timbir - birlik haber ajansi