Ankara’nın kültürel kent dokusuna dair elimizde çok az görsel belge var. Ancak Amsterdam’daki Rijksmuseum’un duvarlarında asılı duran bir tablo, kent ve kent kültürünün nadir tanıklarından biri. Uzun yıllar “Halep Manzarası” diye isimlendirilen bu eser, bugün artık “Ankara Manzarası” adıyla anılıyor. Fakat bu tablo sadece bir resim değil; bir kentin belleğini, kültürel dokusunu ve halk yaşamını estetik bir dille ifade eden nadir bir kültür envanteridir.
Anonim bir ressamın fırçasından çıktığı düşünülen tablo, 18. yüzyıl Ankara’sını iki katmanlı bir kompozisyonla anlatıyor. Üst bölümde şehrin mimari dokusu; Hacı Bayram Camisi, Julianus Sütunu, Ankara Kalesi, Mahmut Paşa Bedesteni, Kurşunlu Han ve bugün yalnızca kaynaklardan bildiğimiz üçüncü sur yer alırken, alt bölümde ise halkın gündelik yaşamı akıp gidiyor. Çarşıda tüccarlar, sof feraceli kadınlar, dokuma tezgâhlarında çalışan ustalar ve en önemlisi, kent kimliğinin en bilinen unsurlarından tiftik keçilerinin işlendiği sahneler yer alıyor. Ressam, adeta bir tarihçi titizliğiyle hem topografyayı hem de dönemin sosyo-kültürel yaşamını büyük bir dikkatle resmetmiş.

Tablonun sağ alt köşesinde yer alan tiftik keçileri, bu eserin Halep değil, Ankara olduğunu kanıtlayan en güçlü ipucu olarak gösterilmiştir. Nitekim Türk sanat tarihçisi Prof. Dr. Semavi Eyice, 1970’lerde sunduğu “Ankara’nın Eski Bir Resmi” başlıklı bildirisiyle bu hakikati ortaya koymuştur. 1972’de tabloya sanat ve akademik çevrelerce “Ankara Manzarası” adı verilmiştir. O günden bu yana eser, Ankara tarihine ışık tutan en önemli belgelerden biri olarak kabul edilmektedir.
Tablonun yolculuğu da en az kendisi kadar ilginçtir. Tablonun ilk durağı, Osmanlı ile Hollanda arasında ticaret yapan Levantsche Handel adlı şirketin Amsterdam’daki merkezidir. Aynı zamanda tablo, 20. yüzyılın başlarında Rijksmuseum’un envanterine dahil edilmiştir. “Vanmour Serisi” olarak bilinen bu koleksiyon, Levant ticaretinin sanatsal temsili olarak gösterilmektedir.
Ve nihayet 2018 yılında, Koç Üniversitesi VEKAM ve Rahmi M. Koç Müzesi iş birliğiyle tablo yeniden Ankara’ya getirilmiştir. “Tarihi Dokumak: Bir Kentin Gizemi – Sof” sergisi kapsamında ilk kez Türk sanatseverlerle buluşmuştur. Serginin ardından Hollanda Büyükelçiliği’nin girişimleriyle, tablonun 1 Ekim 2027’ye kadar Rahmi M. Koç Müzesi’nde sergilenmesi Rijksmuseum tarafından onaylanmıştır. Böylece Ankara, kendi tarihinin en nadide görsel belgelerinden birini bir süreliğine yeniden ağırlama şansı bulmuştur.
Tablodan ilhamla Koç Üniversitesi’nin öncülüğünde bir animasyon filmi, on iki parçalık bir müzik albümü ve “Ankara Manzarası” adlı bir belgesel üretilmiştir. Görünen o ki, bu tablo sadece geçmişin seyirlik bir temaşası olarak kalmıyor, bugünün sanatçılarına da ilham vermeye devam ediyor.

















YORUMLAR