Değerli okuyucular sizlerle çok güncel olan bir konu ile ilgili bir yazı paylaşmak istedim. Her gün ekranlarda madencilik ve çevre konusunda olaylar ve tartışmaları izliyoruz. Bir biyolog olarak yaklaşık 30 yıl kamuda tecrübeli bir çevre denetçisi ve eğitimcisi, aynı zamanda sağlıklı büyüme, sürekli gelişim, etkinlik ve verimlilik yaklaşımı(kalite) konusunda da denetçi ve eğitimci olarak görev yaptım. Bu yazıyı yazmak artık benim için kaçınılmaz olduğunu düşünerek kaleme aldım. Bu yazıyı okuduğunuzda sizlerin objektif olarak değerlendirme yapacağınızı düşünüyorum.
Madenler, bir ülkenin kalkınmasının önemli unsurlarından birisidir. Günümüzde dünya ülkelerini, madencilik açısından, hammadde üreticisi ve tüketicisi olmak üzere iki bölüme ayırmak mümkündür. Genel olarak endüstri ülkeleri(gelişmiş) tüketici, arasında Türkiye’nin de bulunduğu gelişmekte olan ya da az gelişmiş ülkeler ise üretici durumundadır. Gelişmiş ülkeler (Amerika, Kanada, AB Ülkeleri, Japonya) kendi ülkelerinde madenlerin %30‘unu barındırdıkları halde, toplam dünya hammadde üretiminin %86’sını tüketmektedirler.
Günümüzde madenler ülkeler için tabi ki çok önemlidir. Ancak sürdürülebilirlik diye bir kavram vardır. Burada sadece madenleri ekonomik boyutla değerlendiremeyiz. Madenin çıkarılması, taşınması, işlenmesi, mamule veya enerjiye dönüştürülmesi gibi birçok süreci vardır. Bu süreçlerin çevresel etkileri ve sosyal etkileri oluşur. Bunlar asla görülmezden gelinemez. Bu nedenle sürdürülebilir bir yaklaşım gerekir. Bu yaklaşımda aşağıda açıkladığımız üç tane sac ayağının dengeli yönetilmesi ile mümkündür. Yani madenlerin ekonomik boyutunu düşünüp, sosyal ve çevresel boyutunu görmezden gelemeyiz. Sizlere bu üç kavram konusunda(sürdürülebilirlik) farkındalık oluşturacak aşağıdaki bilgileri kısaca paylaşmak istedim
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Sürdürülebilirlik yaklaşımı bu üç sac ayağının dengeli bir şekilde yönetilmesi ve yürütülmesi demektir.
Şimdi ülkemiz gerçeğine dönelim. Ülkemizin de sağlıklı büyümeye ve kalkınmaya ihtiyacı var. Ancak ülkemizin kendi milletine ve onun çocuklarına ve gelecek nesillerine de sorumlulukları vardır.
Değerli okuyucular bir maden ocağı çevrede toprak, hava, su kirliliği, canlı türlerinin yok olması, su ve tarım arazilerinin kirlenmesi, çalışan sağlığının bozulması, meslek hastalıkları vb. gibi çok olumsuz sonuçlar doğurur. Bu gerçeği tüm bilimsel çalışmalar desteklemektedir.
Şu bilinmelidir ki bunun sosyal boyutu çevresel ve ekonomik boyuttan daha önemlidir. Maden ocaklarının açıldığı bölgelerde yaşayan insanlar;
- Geçim sağladıkları arazilerini,
- Atalarının ve kendilerinin hatıralarını,
- Kutsal saydıkları ve ziyaret ettikleri dağları, tepeleri,
- Mezarlıklarını,
- Bekar insanların bez bağladıkları ağaçları;
- Kültürel miraslarını,
- Köylerini
ve daha sayabileceğimiz onlarca değerlerini kaybederler.
Sizlere soruyorum hangi para veya kazanç sizin atalarınızın ve hatıralarınızın olduğu yerlerin yok olması, tarihi köklerinizin olduğu yerlerden koparılmanızdan daha değerlidir.
Sonuç olarak;
Şu an kendi memleketim Malatya/Hekimhan ilçesinde altın madeni çalışması ve ülkemizin yüzlerce noktasında çeşitli maden işletmeciliği teşebbüsü vardır. Şu anki ekonomik kaygı ile yapılan bu çalışmalar asla yukarıda saydığım nedenler açısından (sosyal ve çevresel) bakıldığında sürdürülebilir değildir.
Havası, toprağı, suyu kirlenmiş doğal kaynakları tüketilmiş olan çocuklarımız ve gelecek neslimiz bir yudum su ve bir kaşık yiyecek için başka topluluklara köle olacaklar ve biz atalarına rahmet yerine lanet okuyacaklar.
Değerli okuyucularım son olarak hepimizin bildiği ama anlama ve içselleştirme konusunda fazla bir şey yapmadığımız Kızılderili ata sözünü paylaşarak yazımı bitirmek istiyorum.
“Son Ağaç kesildiğinde, Son nehir kuruduğunda, Son balık öldüğünde. Biz insanlar; paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacağız”.
Hidayet ŞAHİN
(Uluslararası Kalite Uzmanı ve Eğitimci)

















Çok önemli bir konuya dikkat çeken yazınızı,ilgiyle okudum.Umarım çocuklarımıza daha yeşil ,suyu, toprağı, havası daha temiz bir ülke ve dünya bırakabiliri ve bu güzel yazınız ses getirsin.Güzel ve güçlü kaleminize sağlık
Saygıdeğer Hidayet hocam, kırk yıla yakın tecrübenizle, sürdürülebilirlik konusuna tek pencereden bakmamak gerektiğini çok güzel ifade etmişsiniz. Tebrikler.
Ülkemizin çok önemli bir konusunu çok güzel bir anlatım ile ele almışsınız. Mesleki birikiminizi de katarak zenginleştirmeniz bilimsel boyuta taşımış. Gururla izliyoruz.
Hidayet Şahin’in madencilik üzerine kaleme aldığı bu yazı, kalkınma ve sürdürülebilirlik dengesi açısından oldukça önemli bir noktaya temas ediyor. Gerçekten de madenler, sadece ekonomik değerleriyle değil; çevresel ve toplumsal etkileriyle de bütüncül bir yaklaşımla ele alınmalı. Gelişmiş ülkelerin tüketim oranlarındaki yüksek payı ve buna karşılık gelişmekte olan ülkelerin üretici konumunda olması, küresel kaynak adaletsizliğini de gözler önüne seriyor.
Yazarın özellikle “üç sac ayağı” olarak tanımladığı ekonomik, çevresel ve sosyal boyutların dengeli yönetimi çağrısı, sürdürülebilir madenciliğin temelini çok yerinde bir şekilde vurguluyor. Bu yazı, politika yapıcılara, yatırımcılara ve çevre savunucularına yol gösterici nitelikte. Kaleminize sağlık.
Kalemine sağlık . Sürdürülebilirliği sadece ekonomik olarak görmek insanoğlunun neslinin devamı noktasındaki en büyük tehlike olduğunu farketmemek mi yoksa benden sonrası tufan mı demek:(
Çox gözel bir yazı. Heç bir altın insan sağlığını evez edemez.
Ne güzel güncel bir konuyu yazıya dönmüşsünüz. Hidayet Bey bu konudaki hassasiyetiniz ve dile getirmeniz son derece önemli. Anlayanlara ,ayrıca yönetenlere duyurulur. Seni takipteyiz. Kalemine ve bilgine güveniyorum. Kutlar ve saygılar sunarım.
Geleceğimizi üç boyutlu incelemeniz ne kadar gerçekçi olarak ortaya koyuyor anlayanlara. Kalemine sağlık.
Kalemine sağlık, bu vahşet içimizi kapatıyor,vahşi madenciliği hayır
Böyle anlatmanız ve köyümüze de değinmeniz çok güzel olmuş. Ellerinize, kaleminize sağlık.
Bu önemli konunun, geleceğimiz üzerinde geri dönülmez etkilerinin neler olabileceğini yazınızda genel hatları ile akıcı bir şekilde ele aldığınız için teşekkürler…
Çok güzel bir yazı olmuş